Hayatımızın Parlak Işıkları

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Hepimiz, kendimize yakın bulduğumuz başka insanlarla yakınlık hissedip onlarla samimiyet kurarız. İlk başlarda arkadaş oluruz. Daha sonra bazıları sadece arkadaşımız olarak kalırken bazıları daha fazla yerleşmeyi başarır gönüllerimize. Onlarla paylaşırız sırlarımızı, iç dünyamızı her şeyimizi...yaşadığımız ilişkinin adı arkadaşlıktan çok daha ötededir artık …bu insanlar bizim dostumuz olmayı başarmışlardır.

Dostluk kavramı bildiğimiz arkadaşlığın çok daha gelişmiş halidir. Arkadaşlığın en içten en doğal en samimi en güzel halidir aslında dostluk. Dostlarımız bize hayatın dikenli ve karanlık yollarında bize armağan olarak gönderilen sınırlı sayıda can yoldaşlarımızdır.

İşte dostlarımızla yeri gelir ailemize bile söyleyemediğimiz şeyleri paylaşırız. Kimileriyle ortak ilgi alanlarımız olur kimileriyle de huylarımız, hayat neşemiz bir olduğu için yanlarında olmaktan büyük bir keyif duyarız…aramızdaki bağ gün geçtikçe güçlenir ve paylaşımlarımız arttıkça dostumuz dediğimiz kişiyi çoğu zaman ailemizden daha yakın görmeye başlarız…artık o bizden biri olmuştur…bizi bizden iyi tanıyan, bizim için endişelenen, bizi bizden çok düşünen sevdiklerimiz can dostlarımızdır. Hayatın koşuşturmacası içinde dostlarımıza yeterince zaman ayıramayız belki ama onlar bizim vefalı bekleyenlerimizdir. Bizi bizim kadar tanıyan dostlarımızla hayat daha renkli ve güzel yaşanacaktır. Yeter ki biz dostlarımıza sahip çıkalım, onlarla mümkün olduğunca çok zaman geçirelim ve dostlarımızın kıymetini bilelim. Herkes arkadaşımız olabilir ama herkes dostumuz olamaz.



dost008.jpg


Dost dünyanın sınırlı sayıda üretilen nadide mücevherleri gibidir. Ben dostlarımı ömürlük diye severim. Hatta bazıları o kadar yakındır ki bana artık dostum olmaktan daha öte canımın ciğerimin köşesi olmuşlardır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Arkadaş ile Dostunun Farkı

Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır
Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır

Arkadaş senin ağladığını görmez
Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır

Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir
Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider

Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur
Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için

Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür
Dost ise tekrar arar

Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister
Dost ise her zaman senin arkandadır

Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir
Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder

Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar
Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır

Arkadaş sizi ikinci görmek ister
Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar

Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır
Dost sıkıntınız olduğunda size koşar

Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız
Dostlarınız size huzur vermeye çalışır

Arkadaş bu mesajı okur ve siler
Dost okur ve dostlarına yollar



kardelikle-lgili-guzel-sozler.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
''Hachiko: Bir Köpeğin Hikayesi''


Bu film gerçek hayattan sinemaya aktarılmış, yani tamamen gerçek..

1924 yılında Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan Japon profesör Ueno, Japonya'da ''sekiz tane'' anlamına gelen Hachiko adını koydu minik köpeğine...

Profesör Akita cinsi köpeğiyle olan beraberliklerinin yalnızca bir yıl süreceğini bilmiyordu. Ama onlar dünya tarihine konu olacak, kitaplara ve filmlere konu olabilecek muhteşem bir ilişki yaşadılar..

Hachiko, her sabah üniversiteye gitmek için evden tren istasyonuna yürüyen sahibine eşlik etti. İstasyonun dış kapısına kadar getirdiği sahibini uğurladıktan sonra tekrar evine döndü.

Çok geçmeden bir akşam üniversite dönüşünde Profesör, Hachiko'yu istasyon çıkışında kendisini beklerken gördü ve çok şaşırdı. Bu akıllı ve şirin köpek sahibinin akşam eve dönüş saatlerini hesaplayarak ve aynı yolu kullanacağını düşünerek istasyonun önüne gitmişti.
Hachi, her defasında sahibini kapıda görür görmez ona doğru koştu ve sahibine sarıldı.

Ondan sonraki bir yıl boyunca her sabah sahibini istasyona kadar götürdü, her akşam iş çıkışında da istasyonun önünde karşıladı. Saatini bir dakika olsun şaşmadı. Ne olursa olsun o istasyonun önüne sahibini karşılamaya gitti. Tren sesleri duyulduğunda seslere kulak kabartıyor ve istasyonun önündeki yattığı kaldırımlardan ayağa kalkıyordu. Biliyordu ki, sahibi biraz sonra o kapıdan geçerek yanına gelecekti.

Ama... bir akşam sabah neşeyle uğurladığı Profesör, iş çıkışında o trenden inmedi. Hachiko, bütün gece istasyonun karşısındaki her zamanki yerinde biricik sahibini bekledi.

Bir sonraki akşam yine yoktu Profesör. Üçüncü akşam açılan istasyon kapısından yine gelmedi. Dört, beş, altı... Profesör sanki Hachi'ye inat inmiyordu o lanet olasıca trenden Ama Hachi de inat edip bir umutla sahibini bekliyordu işte. Ama o masum köpek, Profesörün üniversitede kalp krizi geçirip öldüğünü nereden bilebilirdi ki...

Hachiko, her akşam istasyonun karşısında bekliyordu. Sahibi o tenden inip, yanına gelecekti. Her zamanki gibi ona sarılacaktı. Sonra birlikte eve döneceklerdi...
Haftalar, aylar geçmek bilmedi. Hackiko, her gün sahibini o istasyonun önünde bekledi. Tam 10 yıl boyunca....!! Ama sahibi ona geri dönmedi. Ve Hachi, 12 yaşında o tren istasyonunun önündeki soğuk kaldırımlarında sahibini beklerken, öldü.


Bugün Tokyo'ya gidenler Shibuya İstasyonu'nun karşısında fotoğrafını gördüğünüz heykelle karşılaşırlarmış. İşte o, bu hikayedeki muhteşem köpek, Hachiko'dur. Japonlar sadakat ve insan-hayvan ilişkisinin sembolü olarak onun ölümünden hemen sonra dikmişler bu heykeli.

Her yıl Hachiko'nun ölüm yıldönümü olan 8 Nisan'da bütün hayvanseverler bu heykelin önünde buluşuyorlarmış.

İşte, böyle... Hikayesinin yazarken bile gözlerim doluyor, yazamıyorum. İnsan ilk önce ''Ne olmuş yani, altı üstü bir köpek'' diyebiliyor. Ama önyargılı yaklaşmamak lazım.. Bu öyle böyle bir hikaye değil. O köpek, belki de bugüne kadar dünyanın en sadık köpeğiydi.

Bu filmi izledikten sonra aklıma çok ilginç bir şey takıldı, aslında hiç ilginç değil, aksine çok alışılmış bir şey.. Soruyorum sizlere, biz, hangimiz, dostluğumuzu bu kadar sahiplendik? Daha doğrusu sahiplenebildik mi? Kim bir dostunu bu kadar bekler ki? Doğru değil mi yani?

İşte, ben bunları sizlerle paylaşmak istedim. Belki bu hikaye okunduğunda veya filmi izlendiğinde, dostluğun değeri daha iyi anlaşılır ve biz insanlar dostumuza sahip çıkmayı biraz olsun öğrenebiliriz. Ben, yaşım küçük olmasına rağmen, sanırım dostluğu çok çok daha iyi anlıyorum. Dostluktan öte bir şey yok dünyada...


doslukg%25C3%25BCl_sevgidukkani_net.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Dostluk Üzerine ...(Ada) Gerçek , Yaşanmış Hikayeler




Tanınmış gezgin Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun ıssız bir yerinde, çığlıklar atan milyonlarca kuşun havada daireler çizerek uçtuğunu gördü. Kulakları sağır edecek denli yüksek sesle çığlıklar atan kuşların kimileri yoruldukça, kendilerini okyanusun dev dalgaları arasına atıyorlardı. Onlar bu son hareketleriyle yaşamlarına son veriyorlar, kendilerini okyanusun dalgalarına bırakırken, çaresizlikten ölüme teslim oluyorlardı.

Bu olaya yalnızca Thomas Cook değil, o bölgede ki balıkçılarda yıllardır tanık olmuşlardı. Kuş bilimcileri ise, yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfediyorlar, fakat onların, birbirleri peşisıra kendilerini ölümün kucağına atmalarının nedenini bir türlü çözemiyorlardı.

Gerçek, geçtiğimiz yüzyılın ortalarında anlaşıldı. Bu trajik olayın yaşandığı yerde bir zamanlar bir ada vardı. Göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu ada, bir deprem sonunda, okyanusa gömülmüştü. İnsanların, yok olduğunun bile ayırdına varamadıkları ada, göç yollarının ortasında kuşlar için vazgeçilmez "dinlenme" durağıydı. Kuşlar binlerce yıllık kalıtımsal alışkanlıklarıyla adanın yerini bilmekteydiler ve yıpratıcı, uzun yolculuklarının ortasında, biraz dinlenebilmek ve toparlanabilmek için, yine binlerce yıllık kalıtımsal güdüleriyle, okyanusun ortasındakiadaya geliyorlardı ama... Olması gereken yerde adayı bulamayınca, yorgunluktan bitkin bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına bırakmak zorunda kalıyorlardı.

Söz kendini toparlamaktan açılmışken soralım. Sizin hiç "kendinizi toparlayacağınız" bir adanız oldumu? Yaşamın uzun "göç yolları"nda acaba, sizinde bir yudum taze soluk alabileceğiniz, yolunuzun kalan bölümüne dinç olarak devam etmenizi sağlayabileceğiniz bir adaya sahip olabildiniz mi? Birgün yerinde bulamadığınızda ise, ona illede ulaşmak ve sığınmak için başınız dönercesine, dengeniz bozulurcasına çırpınıp kanat çırptığınız bir ada yaratabildiniz mi yaşamınızda kendinize?

Herşeyi sınırsızca paylaşabildiğiniz bir dost, yola birlikte çıkacak denli güven duyduğunuz bir arkadaş, size her zaman huzur verecek bir eş, ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi? Şöyle daha bir iyi bakın çevrenize... Size gelen, size sığınan...Sizin gittiğiniz, sizin sığındığınız...Sizin bulduğunuz dostlarınızı bir düşünüverin. Sonra da bir gerçeği görüverin gözlerinizle:

Sizin durup , soluklandığınız ve kendinizi toparlayabildiğiniz kaç adanız var çevrenizde ve...

Durup, sığınmak ve kendilerini toparlayabilmek gereksinimi duyan kaç dostunuz için siz bir adasınız?



DOSTEL.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
GÜZEL DOSTLUKLARIMIZIN SONSUZA DEK DEVAM ETMESİ DiLEĞİYLE...

Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış... Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini...

Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam,
"Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer" diye söylenmiş.

Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar,
"Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?" diye düşünmeye başlamış.

Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadam, terzinin yanına yaklaşıp,
"Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim" deyince,
"Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göster miş" diye yanıt vermiş terzi.

Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.
"Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?" diye soran yaşlı adam,
"Ben terziyim" yanıtını alınca
"Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi.

Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık "ünlü işadamı" diye anılır olmuş.

Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekm iş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş.

Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın ola n ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş.

Ve başlamış anlatmaya:

"Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş.

Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona ;
"Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın" demiş.

Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış.

Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın..."

Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...

Dostluk iplerinizi koparmamanız dileğiyle.......
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
www_antoloji_com_611127_28.JPG



Hayatım boyunca tanımış olmaktan mutluluk duyduğum ama çok genç yaşda kaybettiğim en değerli dostuma
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
20090508_288_874902606.jpg



Bu sitede tanıdığım ve hayatımın en önemli ışıklarından biri olan kahramanıma kucak dolusu sevgilerimle,
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
dost02kf7.png



Bu site sayesinde tanıdığım ve bana doğru yolu gösteren üstadıma, süpermenime bir ömür boyu yaşamımda olması dileğimle,
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
dost007al2.jpg



Bana güz mevsimini sevdiren, beni benimle yaşayan güzüme güllerime yaşamım boyunca dostum olman dileğimle
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
31448959lp0.jpg



Bu sitedeki tüm arkadaşlarıma kucak dolusu sevgilerimle,
 
Tekerlekli Sandalye
Üst