Yakınlarını kaybetme korkusu !

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İnsan, kendisine yakın bulduklarını tanıdıkça alışmaya başlar, alıştıkça daha çok bağlanmaya, daha çok sevmeye başlar. Sevginin fazlasından zarar gelmez elbette ama daha fazla sevgi beraberinde korkularıda getirdiğinde sorun başlamış demektir. Bu durum en azından yıllardır içinde bulunduğum o kahreden kaybetme korkusunu yaşamama engel olamadığım, bu sebeple kendi kendimce geliştirdiğim otokontrolüde beraberinde getiriyor. Tüm yüreğimin sevgiyle dolup taştığı zamanlarda bile aniden gelen, beynimden kovmak isteyipde kovamadığım adeta beni kemiren o korku; kaybetme korkusu :( onu duyduğum andan itibaren keşke diyorum yine keşke bu kadar sevmeseydim, bu kadar bağlanmasaydım bu korkuyuda yaşamak zorunda kalmazdım!

Kaybederim-Diye-Korktum...jpg



Yaşamın döngüsü bellidir. Doğarız, büyürüz, yaşlanırız ve ölürüz. Belli bir yaştan sonra bilim ne kadar ilerlemiş olursa olsun göçüp gitmek kaçınılmazdır. Bireyin akranlarının birer birer vefat ettiğine şahit olması sıranın bir gün kendisine de geleceğini anlamasına yol açar.

yakinlarini-kaybetme-korkusu-5401149.Jpeg


Yaşamının son dönemini inançları, değerleri doğrultusunda geçirmeye çalışır ve mutlak sona doğru ilerlerken yakınlarına yük olmamayı diler. Hastalıklar ve kazalar süreci hızlandırabilir. Her ölüm erken ölümdür aslında; hep daha fazla kalmak ister insan bu dünyada. Eşi, çocukları, torunları, dostları da bunu ister; kaybetmeyi akıllarından geçirmek bile istemezler. Buna hazır olamazlar yaş ne kadar ilerlemiş olursa olsun.

Aile bağları ne kadar güçlüyse o kadar zordur kabullenmek. Doktorun “Allah’tan ümit kesilmez,” dediği her durum hem birey hem yakınları için zorlu bir sürecin başlangıcıdır.

İnkâr ve öfke aşaması


Konulan teşhis sorgulanır önce. Tahlillerde bir yanlışlık olduğu, o doktorun işini ehli olmadığı başka doktorların görüşünün alınmasının, başka merkezlerde yeniden tahliller yapılmasının gerekli olduğuna karar verilir.Oradan oraya taşınmaktan yorulan hasta ve yakınları sonucun değişmediğini görünce öfke aşamasına gelinir. Doktorların ve diğer sağlık personelinin şiddete maruz kalmasına dahi yol açabilir bu durum.

Pazarlık aşaması

Doktorun yaşam süresi ile ilgili bir tahminde bulunmasıyla başlayan bu süreçte hastanın nelere dikkat etmesi, nelerden uzak durması gerektiği anlatılır. Tedavi sürecinin getireceği olumsuz durumlar konusunda önceden yapılan uyarılar hasta ve yakınlarının isyanına, farklı bir yöntem arayışına gitmelerine yol açar.

Zorlu sürece girmektense son günlerini dolu dolu yaşaması ya da tedavinin olumlu geri dönüşlerini beklemek arasında kararsız kalan hasta ve yakınları pazarlık yaparak kendi açılarından en doğru olanı dayatmaya çalışırlar.

Depresyon aşaması

Tedavi sürecinde işlerin umulduğu gibi gitmemesi, tedaviden kaçışta ise zamanla durumun kötüleşmesi hem hastayı hem yakınlarını depresyona sokar. Ümitsizlik sürecin daha hızlı ilerlemesini ve beklenen sonun daha çabuk gelmesine neden olur. Moral iyileşmede ne kadar olumlu bir etkiye sahipse demoralize olmak da o kadar negatif bir tesire yol açar.

Kabullenme aşaması

Son yaklaştıkça durum kabullenilir. Hastanın ya da yaşlının veda etmeden önce gerçekleşmesini istediği dileklerini yerine getirmekten, tıbben zararlı da olsa onu mutlu kılacak eylemlerde bulunmasına izin vermekten başka bir şey düşünülmez olunur. Sonunda zaman dolar ve yaşam sonlanır.

Tavsiyeler

Yakınlarımız hayattayken onlarla yeteri kadar ilgilenememişsek, yaşam kaygılarının peşinden koşup ihmalkâr davranmışsak suçluluk hissinin bizi ele geçirmesi doğaldır. Hoş elimizden gelenin en iyisini yapsak da bu duygu yine ortaya çıkacaktır.

Yaşamın döngüsünün hepimiz için geçerli olduğunu, hastalığın, yaşlanmanın ve ölümün hayatın gerçekleri olduğunu bilmek ve kabullenmek çok önemlidir. Sadece sözcüklerimizle değil; beden dilimizle, bakışlarımızla olumsuz iletiler vermemek, morallerini yüksek tutmak hem şifa etkisi yaratır hem ömürlerini uzatır.

Her birey kendi başına var olabildiğini, yakınlarının desteği olmadan da yaşamını idame ettirebilecek güce sahip olduğunu anladığında diğerlerine yardımcı olabilir. Anne babasını kaybetme korkusu yaşayan bireyler genellikle aşırı korumacı bir ailede yetişmiş, her düştüğünde kaldırılmış, bu nedenle de özgüven eksikliği yaşıyor olabilirler. Destekçileri göçüp gidince sahipsiz ve kimsesiz kalacakları düşüncesinin sürekli akıllarını meşgul etme nedeni de budur.

Birey olarak güçlü olmamız, tek başımıza da güçlüklerin üstesinden gelebileceğimizi bilmemiz hem kendimiz hem de yakınlarımız için çok önemlidir. Onlara destek olabilmemiz ve mutlak sonu kabullenebilmemiz için önce kendimizi değiştirmeli, yaşama pozitif bir bakış açısıyla bakabilmeyi öğrenmeliyiz.

Uzman Hipnoterapist, Psikolog Gani Eser
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
13173971_1727982877455074_8227846674128426191_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
13567163_1752241798362515_2375650863438245888_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
13335867_1732019733732739_4623997350123150548_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
13233067_1070371623035058_6428264033910894535_n.jpg
 
Tekerlekli Sandalye
Üst