Diyabet ‘hız’ kesmiyor

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
D%C4%B0YABET%20500.hmedium.jpg


Uluslararası Diyabet Federasyonu Atlası’na göre, dünyada 285 milyondan fazla diyabet hastası var. 2025 yılına kadar bu sayının 438 milyona ulaşacağı öngörülüyor.

Diyabetle mücadele amacıyla başlatılan ve 2010–2020 yıllarını kapsayan Diyabet 2020 Projesi kapsamında hazırlanan Ulusal Diyabet Stratejisi kamuoyuyla paylaşıldı.

Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Temel Yılmaz, ''Diyabet 2020 Ulusal Diyabet Stratejisi'' ile nihai olarak 2020'ye kadar diyabet hastalığının artış hızını yüzde 50, bu hastalığa bağlı komplikasyonları da yüzde 20 oranında düşürmeyi hedeflediklerini söyledi.

Türkiye'de diyabet maliyetinin yıllık 2 milyar dolar olduğunu belirten Prof. Yılmaz, “Her yıl artan nüfus ve maliyetler hesaplandığında beklentimiz 10 yıl sonunda bu projeyle Türkiye'nin 9 milyar dolarlık hem hastalık maliyeti hem de iş gücü kaybının azaltılmasıdır'' diye konuştu.

Türkiye'nin sağlık otoritesi ve icra organının da Sağlık Bakanlığı olduğunu anımsatan Yılmaz, bakanlığın önüne her şeyi ile düşünülmüş, bütün kesimlerin, sivil toplum örgütlerinin içinde bulunduğu bir grubun hazırladığı programı sunduklarını, projenin çok ayrıntılı, bütün sağlık sistemi ile ilişkili olarak öneriler getirdiğini anlattı.

ENDOKRİNOLOG SAYISI YETERSİZ

Her yıl Sağlık Bakanlığına, Dünya Sağlık Örgütüne ve Uluslararası Diyabet Federasyonuna diyabet hastalığı ile mücadelede yapılabilenler ve yapılamayanlarla ilgili bir rapor sunacaklarını ifade eden Temel Yılmaz, diyabet hastalığının tedavisinin doğrudan endokrinoloji ve metabolizmanın sahasında olduğuna işaret ederek, ''Türkiye'de yaklaşık 10 milyon diyabet hastası var, endokrinoloji uzmanı sayısı ise 350. Bu hastalık, iç hastalıkları uzmanlarının da alanına girer. Bu sayı da yetersiz. Türkiye'de diyabetle mücadele, aile hekimleri, iç hastalıkları, endokrinoloji ve komplikasyonlara bağlı diğer alan uzmanları ile topyekûn olmalı'' dedi.

Türkiye'de 10 yıl önce diyabetli sayısı 5 milyon iken, şimdi bu rakamın 10 milyonu bulduğunu ifade eden Yılmaz, diyabetin görülme sıklığının dünyadaki ortalaması yüzde 6,6 iken Türkiye'de bu oranın 2010'da yüzde 16,8 olduğunu kaydetti. Türkiye'de 40 yaş üstü her 5 kişiden birinin, 50 yaş üstü her 4 kişiden birinin diyabet hastası olduğunu anlatan Yılmaz, yaşam boyu süren ve kesin tedavisi olmayan hastalığın iyi tedavi edilmemesi durumunda ciddi organ hasarlarına çok açtığına dikkati çekti.

Yılmaz, kalp damar hastalıkları ve 20 yaş üstü körlüğün bir numaralı sebebinin diyabet olduğunu, hemodiyalize giren her 2 hastadan birinin diyabetli olduğunu vurgulayarak, diyabetin hızla yayılmasının ana sebebinin, hareketsizlik, stresli iş yaşamı ve fast food tarzı beslenmeyi içeren yeni model yaşam tarzı olduğunu belirtti.

ÇOCUKLARDA BİLE GÖRÜLÜYOR

Tip 2 diyabetin artık 15-20 yaşında ve hatta küçük çocuklarda bile görüldüğünü ifade eden Yılmaz, tüm toplumları tehdit eden bu hastalık için tüm ulusların bir çıkış noktası aradığını belirterek şunları söyledi;

''Diyabet alanında 24 meslek örgütü olarak bir araya geldik, 2 büyük çalıştay yaptık. Türkiye'de diyabetin güncel sorunlarını ve sonuçlarını ele aldık, bunlar ilk defa dokümante edildi. Son olarak da Türkiye'de diyabetle ilgili çözüm ve çözüm önceliklerinin saptandığı, ortaya konulduğu ve Sağlık Bakanlığı’na önerileri içeren 'Diyabet 2020 Ulusal Diyabet Stratejisi' hazırlandı. Bunu yaparken Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Diyabet Federasyonuna başvurarak bizleri izlemelerini istedik. Bu bir eylem planı. Türkiye ilk kez diyabetle ilişkili olarak yol haritasını çizdi.''

Diyabet 2020 Projesi Uluslararası Danışma Kurulu üyesi ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Temsilcisi Isuf Kalo da Türkiye'nin hazırladığı proje ve stratejiyi diğer ülkelerin de örnek alması gerektiğini belirterek, ''Diyabet sessizce yaklaşan bir katil konumunda. Bu sadece hastalar için değil, toplumun bütünü için bir tehlike. Ülkeler artık kendi geleceği için bir tepki ortaya koyuyor'' dedi.

TÜM DÜNYADA HIZLA ARTIYOR

Diyabet 2020 Projesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi Uluslararası Diyabet Federasyonu Temsilcisi Michael Hall, diyabetin tüm dünyada artan bir hastalık olduğunu söyledi.

Hall, “Bugün, Uluslararası Diyabet Federasyonu Atlası’na göre, dünyada 285 milyondan fazla diyabetli birey vardır; bu erişkin nüfusunun yüzde 6.6 sını oluşturmaktadır. 2025 yılına kadar bu sayının 438 milyona, yani yüzde 7.8’e yükseleceği öngörülmektedir. Şu anda Tip 1 ve tip 2 diyabet, dünyada küresel olarak en yaygın görülen bulaşıcı olmayan hastalıklardan biridir. Avrupa'da diyabet prevalansı halen 55 milyondur (nüfusun yüzde 8.5’i.) 2025 yılında 66 milyona (yüzde 10’a) yükselmesi beklenmektedir. Diyabetin görülme sıklığı ülkeden ülkeye büyük farklar göstermektedir; İngiltere'de yüzde 4, Almanya’da yüzde 11.8 ve Türkiye’de bu ikisinin arasında yüzde 7.4’dür. Diyabete bağlı sağlık harcamalarının Avrupa'da 105.5 milyar dolara ulaştığı söylenmektedir” diye konuştu.


NTV
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Diyabetlilerin korkulu rüyası

Bu mevsimde kendilerine daha da özen göstermeleri gerekiyor
20 Aralık 2010 Pazartesi, 12:47:02
Diyabetlilerin korkulu rüyası

HABERTURK.COM SAĞLIK HABERLERİ SERVİSİ

Giderek soğuyan havalar sağlıklı insanları hastalık riski ile karşı karşıya getirdiği gibi kronik hastalıklar için de tehlike doğuruyor. Özellikle şeker hastalarının kış aylarında beslenme düzeni, spor aktivitesi, vücut bakımı gibi pek çok konuda dikkatli olması gerekiyor. Uz. Dr. Murat Görgülü,“Şeker hastalarının kış mevsiminde dikkat etmesi gereken noktalar” hakkında bilgi verdi.

Çantanızda mutlaka yiyeceğiniz olsun

Hastalar uzun süre aç kalmamalı, bir kerede çok fazla yemek yememelidir. Gerek insülin, gerekse oral olarak şeker düşürücü ilaç kullanan hastaların bu ilaçların etkilerinin maksimum olduğu dönemlerdeki ara öğünlerini atlamamaları çok önemlidir. Azalmış aktivite ve buna bağlı olarak öğün saatlerinin aksatılması, hastalarda “hipoglisemi” denilen şeker düşüklüğüne neden olabilir. Bu durum, diyabet hastaları için çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinden; uzun yürüyüş, yolculuk gibi durumlarda ara öğünlerin aksatılmaması için yanlarında yiyecek taşımalıdırlar. Uyku saatine ve süresine dikkat edilmeli, alkol alımı da kan şekeri ayarını bozacağından alkolsüz ve şekersiz sıvı gıdaların tüketimine önem verilmelidir.

Kış meyveleri de şeker deposu

Kış mevsiminde hastalarımız için sıkça karşılaşılan bir durum da, evde kalma süresinin artması ile birlikte özellikle karbonhidrat ağırlıklı beslenme ve özellikle portakal, mandalina gibi turunçgillerin fazlaca tüketilmesidir. Ölçülü yenildiklerinde vitamin ve enerji deposu olan bu meyveler fazla tüketildiğinde kan şekerinin ayarını bozabilir. Kış meyvelerini yerken öğünlerde ve ara öğünlerde kalori değerleri göz önüne alınarak doktor tavsiyesine göre tüketilmesine özen gösterilmelidir. Uygun miktarda yenildiğinde büyük yarar sağlayan diğer meyveleri de çok miktarda tüketmek kan şekerinde yüksekliğe ve buna bağlı rahatsızlıklara yol açabilir. Kışın lezzetli yiyeceği tatlılar da maalesef kan şekeri ayarını bozan yiyecek gruplarından biridir; ancak şekersiz üretilmiş, diyet, yağsız sütten yapılmış tatlılar doktor kontrolünde yenebilir. Bunda da aşırıya kaçmamak gereklidir, çünkü bu ürünlerde bildiğimiz normal şeker olmasa da (meyve şekeri) fruktoz, gibi daha düşük kalorili şekerler ve tatlıların yapıldığı besinlerin kalorileri vardır. En iyisi bu ürünleri hiç tüketmemektir.

Kan şekerinizi kontrol altında tutun

Hava sıcaklığının düşmesi, günlerin kısalması ve aktivite azalması sonrasında vücudun kalori harcaması ve buna bağlı olarak da metabolizma hızında azalma oluşur. Daha aktif olduğumuz yaz aylarında kan şekerinin normal olmasını sağlayan diyet ve ilaçlar, kış mevsiminde daha az etkili olabilir. İnsan vücudu kış aylarında vücut ısısını koruyabilmek için metabolizmasını yavaşlatır, bu da kan şekeri ayarının bozulmasında bir etkendir. Bu dönemde hastalar kan şekerini bir dönem için sık kontrol etmeli, diyet ve tedavide oluşabilecek değişiklikleri hekimine danışmalıdır.

Ayaklarınız ekstra bakım ister

Kış aylarında ayak bakımı da çok önemli bir konudur. Kışın; rahat kesimli, ortopedik tabanlı, iç astarlı ayakkabı ve yumuşak, sıkmayan çorap giyilmelidir. Ayaklar her gün yıkanıp, herhangi bir yara ya da renk değişikliği var mı diye kontrol edilmelidir. Özellikle diyabetik nöropati gelişmiş hastalar ayaklarında sürekli üşüme hissi olacağından soba ve diğer ısıtıcılara ayaklarını yakın ve uzun süre tutmakta bu da ayak yanıklarının kışın fazlaca görülmesine yol açmaktadır. Bu konuya özellikle dikkat edilmelidir.

Soğuğa maruz kalmamaya çalışın

Kış aylarında aşırı soğuklardan korunmak önemli bir konudur. Şeker hastalığına bağlı olarak duyu kusuru oluşmuş hastalarda dış ortamda ya da çalışırken uzun süre soğuğa maruz kalma nedeniyle özellikle; el, burun gibi uç organlarda soğuğa bağlı ülserler gelişebilir. Soğuğa bağlı olarak metabolizma hızında değişikliler oluşabilir; hastaların iç ve dış ortama uygun, yünlü ya da pamuklu giysileri tercih etmesi önerilir.

Kış tatili güzel ama…

Diyabetik hastalar kış tatilleri için çok fazla soğuk ve yağışlı olmayan, ulaşımın rahat olduğu, sağlık merkezlerinin yakın olduğu bölgeleri tercih etmelidir. Özellikle kayak yapmak isteyen diyabetik hastalar, ayaklarını travma ve soğuğa karşı çok iyi korumalı ve her gün kontrol etmelidir. Tatil süresince diyete de çok dikkat edip, gerekirse durumlarına uygun menü hazırlatmaları gerekmektedir.


KAYNAK
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
DAÜ İletişim’de Diyabet Konferansı

DAÜ İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Ve Reklamcılık Bölümü 4. Sınıf Öğrencileri Bir Sosyal Sorumluluk Projesini Daha Gerçekleştirdi.

Haber: DAÜ İletişim’de Diyabet Konferansı

Diyabet hastalığı hakkında toplumu bilinçlendirmeyi hedefleyen proje kapsamında düzenlenen konferansta Kıbrıs Türk Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca ve Diyetisyen Şöhret Ercen diyabet hastalığı hakkında öğrencileri bilgilendirdiler.

Konferansın ilk konuşmacısı Caner Arca, diyabetin kanser ve HIV virüsünden sonra dünyada en Yaygın üçüncü hastalık olduğunu söyledi. Arca, teknolojinin gelişmesiyle değişen beslenme alışkanlıklarının ve hareketsizliğin diyabeti olumsuz yönde etkilediğini belirtti. İstatistiklerde yaş oranı düştükçe diyabet oranının arttığının görüldüğünü söyleyen Arca, bunun çeveresel faktörlerden kaynaklandığını ifade etti. Şöhret Ercen ise diyabet hastalığından korunma yollarını anlattı. Fazla kiloların kalp damar hastalıklarına, diyabet hastalığına ve birçok kronik damar hastalığına yol açtığını söyleyen Ercen, kilolarımızı kontrol altında tutmamızın önemine vurgu yaptı.

Konuşmaların ardından İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç.Dr. Nurten Kara konuşmacılara birer teşekkür plaketi takdim etti

KAYNAK
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Ben diyabetliyim, ya sen?

70 milyonluk Türkiye’nin tespit edilmiş diyabetli sayısı neredeyse 9.5 milyon kişi.

Ülkemizde son 10 yılda yüzde 100 artış gösteren diyabet, dünyanın da en hızlı yayılan hastalığı. Çağın hastalığı olarak tanımlanan diyabetle ilgili olarak Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz’la görüştük.

Türkiye’de ve dünyada diyabete ilişkin son gelişmelerden söz eder misiniz?


Geçtiğimiz ay düzenlenen Türkiye Endokronoloji Konferansı’nda, Türkiye’deki diyabet oranlarıyla ilgili rakamlar açıklandı. 2000-2010 arasındaki 10 yıllık süreçte, Türkiye’de diyabet oranı yüzde 7.7’den yüzde 13.4’e yükselmiş.

Bunun anlamı, Türkiye’deki diyabetli sayısında son 10 yılda yüzde 100 artış olduğu. Bu, yalnız bizim toplumumuzda değil, dünyada da böyle. Diyabet son 20 yıldır yaygın ya da salgın bir hastalık şeklinde dünyanın her yerinde hızla artıyor.

Bu nedenle Birleşmiş Milletler, tarihinde üçüncü kez bir hastalık için bir araya geldi. Önce tüberküloz ve sıtma, daha sonra AIDS ve son olarak da diyabet için dünyadaki tüm sağlık otoritelerine bu hastalıkla ortak mücadele çağrısı yapıldı.

Diyabetin bu kadar hızlı artmasının temelindeki nedenler nedir?


Diyabetin özelliği, bulaşıcı olmayan ama hızlı biçimde yayılan bir hastalık olması. Artmasının temelinde de 21. yüzyılın bizlere sunduğu hayat modeli var. Örneğin, çok hızlı gelişen yüksek teknoloji. Bilgisayarlar, bilgisayarların başında geçirilen uzun saatler; televizyon izleme alışkanlıkları ve diziler...

Ayrıca hızlandırılmış öğün sistemi ile fast food’un giderek kendi mutfağımızın yerini alması da diğer sebepler arasında yer alıyor. Otomobil kullanımının artması, giderek sporu unutmamız da nedenlerden birkaçı. Bunlar şişmanlığı, obeziteyi, dolayısıyla da Tip 2 diyabeti hızla artırıyor.

Bu şartlar altında diyabetiklerin profilinde de değişiklikler oldu mu?


Elbette. Diyabet, kitaplarda 40 yaş üzeri kişilere ait olarak yer alsa da, artık 20’li yaşlara indi. Daha korkutucu olanı şu: Dünya tarihinde ilk kez, sağlık planlamacıları, bir sonraki kuşağın ömrünün, önceki kuşaktan daha kısa olacağına dair hesap yapıyorlar, öngörüde bulunuyorlar. Bunun nedeni; yeni kuşağın sadece evde, kapalı ortamda fast food’la beslenen, spordan uzak, hareketsiz kalması. Sonuçta, obezite ve diyabetin, buna bağlı olarak da kalp hastalıklarının hızla arttığı bir tablo ortaya çıkıyor.

Diyabetin sağlığa etkileri nelerdir?


Diyabet, dünyanın en çok ölüme neden olan kalp damar hastalıkları arasında birinci sırada yer alıyor. Diyalize giren her iki hastadan biri diyabetli. Felç olan hastaların yüzde 50’sinden fazlasının ana nedeni diyabet. Diyabet, dünyanın dört numaralı ölüm nedeni!

Bu nedenle tüm dünya, diyabetin bu kadar hızla yayılmasına, komplikasyonlarının artmasına ciddi olarak odaklandı. Tüm ülkelerde sağlık otoriteleri bununla ilişkili olarak çalışmalar, araştırmalar yapıyor. Biz de ülkemizde bununla ilişkili olarak ne yapabiliriz,nasıl önleriz düşüncesiyle araştırmalar ve çalışmalar yapıyoruz.

Diyabetik olduğunu fark eden kişinin ilk yapması gereken nedir?


Tip 2 diyabetin erken asemptomatik dönemde tanı konulması açlık kan şekeriyle mümkün olmaz. Sonucu, tokluk kan şekeri ölçümü belirler. Bu da yemek bittikten 1.5 saat sonra yapılan bir ölçümle elde edilir. Sonuç 140-200 arasında olan herkes riskli; 200’ün üstünde olanlarsa diyabetlidir. Bunun için toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Dünya Diyabet Günü’nün önemi de burada ortaya çıkıyor. Her yıl kasım ayında yapılan birçok etkinlikle toplumun dikkati burada toplanıyor.

Tip 1 diyabet


Çocukluk ve gençlik yıllarında ortaya çıkan Tip 1 diyabet, vücutta insülin hormonlarının eksikliği ya da yokluğu sonucu beliriyor. Bu diyabet tipi pankreasta insülin üreten beta hücrelerinin vücudun kendi savunma sistemini yanlış algılaması sonucu, hücrelerini tahrip etmesiyle ortaya çıkıyor. Hasta, mutlak veya göreceli bir insülin yetersizliği olduğundan, ömür boyu insülin hormonunu enjeksiyon yoluyla dışarıdan almak zorunda kalıyor.


Prof. Dr. Temel Yılmaz


“Yemeklerin küçük tabaklardaki büyük porsiyonlar yerine, büyük tabaklardaki küçük porsiyonlar şeklinde, bir arada yenilmesi gerekiyor.”

Bir kişi diyabetik olup olmadığını nasıl fark eder?


Diyabetin şöyle bir özelliği var: Yaklaşık 15 sene gizli ve bir bulgu vermeden gider. Bunu takiben diyabet ortaya çıktıktan sonraki 10 yıllık süreçte de hiçbir bulgu vermez. Ayrıca güzel de bir ismi var.

İnsanlarımız diyabet için ‘şeker hastalığı’ diyorlar. Bir şeyin başına ‘şeker’ eklerseniz onun etkisi yumuşar, ciddiyeti azalır, ayrıca bulgu vermediği için genellikle ihmal edilir, önemsenmez. Ama 10 yıllık sessiz süreçten sonra diyabetin komplikasyonları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Organ hasarı semptom verdiğinde, genellikle önleme programları ya da kontrol altına alma olanağı olmuyor.

Bu nedenle diyabetle mücadele planlanması için gereken ilk unsur, asemptomatik, yani hiçbir belirtinin olmadığı süreçte tespit edilmesi. Bunun için iki yol var. Toplumda diyabet konusunda duyarlılığın artırılması, riskli grubun bu konuyla ilişkili olarak uyarılması ilk yol. Diğeri ise, diyabetin erken tanısının mümkün olduğu kadar çabuk yapılması.
Ayşegül Uyanık Örnekal

Türk insanı genişliyor, diyabet artıyor!

saglik.milliyet.com
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Diyabetin düşmanı

Tam yağlı süt, peynir, yoğurt ve tereyağın diyabet riskini düşürdüğü keşfedildi.

Annals of Internal Medicine dergisinde yayınlanan araştırmayı, Genetik ve Metabolizma Profesörü ve Genetik ve Karmaşık Hastalıklar Departmanı Başkanı Hotamışlıgil ile HSPH Epidemiyoloji Departmanı'nda görev yapmakta olan Doç. Dr. Dariush Mozaffarian ile J.S. Simmons yönetimindeki bilim insanları yürüttü.

Akşam gazetesinde yer alan habere göre araştırmada, Ulusal Kalp, Kardiyovasküler Sağlık Çalışması'na katılan 3 bin 736 kişi, 20 yıl boyunca incelendi.

1992'de depolanan kan örnekleri kullanılarak, kan şekeri ve insülin seviyeleri gibi metabolik risk faktörlerinin yanı sıra TPA dahil kanda dolaşan yağ asitlerinin seviyeleri ölçüldü. Deneylerde tam yağlı süt içenlerin vücudunda bu doğal asitten çok yüksek seviyede olduğu bulundu.

Asit yüksekse hastalık yok

Takip süresince, TPA'sı yüksek olan bireylerin diyabete yakalanma riskinin çok daha düşük olduğu görüldü. Araştırmanın başyazarı Mozaffarian, 'Kanında bu yağ asidinden yüksek seviyede bulunan bireylerin diyabete yakalanma riskinde neredeyse üç kat farklılık olduğunu görüyoruz.

Ancak araştırmaya devam etmemiz gerekiyor' diye konuştu. Çalışmanın kıdemli yazarı Prof. Dr. Hotamışlıgil ise, 'Bu, diyabete karşı faydalı olabileceğini bildiğimiz diğer her üründen çok daha güçlü. Bir sonraki adım, insanlarda tedavi edici bir değerinin olup olmadığını görmek için denemeler yapmak olacak' dedi.

haber3
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Diyabetik hasta sayısı artıyor

Şeker hastalarının yüzde 102u insüline bağımlı yaşıyor

Diyabetik hasta sayısı artıyor

Bilim adamları, Türkiye’de diyabetik hasta sayısının nüfusun yüzde 10’una yaklaştığını, diyabetlilerin yüzde 10’unun da insüline bağımlı yaşadığını bildirdi.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst