Psikozlar hakkındaki bilgiler

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Psikoz nedir?

Psikotik olmak demek, geçici olarak gerçeklerden kopmak demektir, bu rahatsızlık algılamayı ve algıları işlemeyi değiştirir.
Öncelikle anlam algılamaları (idrak etme) "özgün idrak"haline gelir ve düşünce çağrışımsal atlamalar halinde gelişir (şizofrenik psikozlar). Veya bu değişiklikler ruh hali ve motivasyonun (duygusal psikoz) güçlü dalgalanmalarının ifadesidir – genelde depresif bir yönde (ünipolar) veya her iki yönde manik-depresif (bipolar).
Gerçek acı, çelişkiler çok güçlü, kararlar imkansız veya duygular dayanılmaz olduğundan bu kopuş bir korunma mekanizması olabilir. Aşırı zorlanmalarda (travmalarda) veya tam bir motivasyon kaybında çok istikrarlı kişiler bile bu tepkiyi verebilirler. Çok duyarlı kişiler de istikrarsız dönemlerde, baskı altında veya sosyal kırılma dönemlerinde psikotik tepki verebilirler. Dispozisyon hastalığın ön durağı değildir, hassaslığın incinmiş arka yüzü olarak görülmelidir. Spesifik ruhsal, bedensel, sosyal veya ailesel iç dinamik durumu bağımsız hale getirebilir ve ağırlaştırabilir: Belirli bilişsel örnekler depresyonu derinleştirebilir, beyin metabolizmasındaki değişiklikler hassaslığı daha da keskinleştirebilir, sosyal kaygılar izolasyonu artırabilir, aile içi anlaşmazlıklar çelişkileri derinleştirebilir.

Psikotik semptomlar içsel istek ve kaygılara ve yaşam konteksine bağlı olarak çok çeşitli biçimler alabilirler. Psikotik semptomlar örneğin akustik veya optik halüsinasyonlar, kuruntular veya düşünce süreçlerinin değişmesidir. Hastalar örneğin bir takım sesler duyarlar, kendilerini gerçeklere aykırı olarak tehdit, izlenme veya kontrol altında hissederler, olaylarla kendi kişilikleri arasında gerçekçi olmayan bağlantılar kurarlar, başkalarının düşüncelerini "okuma" yeteneğinde olduklarını düşünürler veya kendi fikirlerinin bilinenden farklı olduğunu söylerler. Davranışları sık sık değişir, eskiden olduğu gibi verimli değildirler ve kendilerini dostlarından ve ailelerinden geri çekerler.

Psikozlar ne sıklıkta görülür?

Psikozlar nispeten sık görülen hastalıklardır, toplam nüfusun yaklaşık %1 ila %2'si yaşamlarında bir kez bu hastalığa yakalanır. Bugün dünyada şizofreniden muzdarip 51 milyon insan vardır. Bunu Hamburg gibi 1,8 Milyon nüfuslu bir kente aktarırsak, orada 18.000 ila 36.000 kişinin psikozdan rahatsız olduğu ortaya çıkar. Yapılan hesaplamalara göre Almanya'nın bütününde yaklaşık 800.000 ila 1,6 milyon kişi bu hastalıktan muzdariptir. Hastalığın ilk olarak patlak verdiği yaşlar ise genellikle 15 - 25 yaş arasıdır, yani bu hastalığa en sık gençler ve genç yetişkinler yakalanmaktadır. Hastaların yaklaşık %20'si ilk psikozlarında gençlik çağında olmaktadır. Bu yaş grubundaki 100 kişiden üçü bu hastalığa yakalanmaktadır. Buna göre psikozlar şeker hastalığından daha sık görülmektedir.

Hasta kimdir?

Herkes psikoz hastalığına yakalanabilir! Bu olasılık insanın temel donanımına bağlıdır. Her insan çocukluğunda bu hastalığı belli ölçüde geçirmiştir: İki ila üç yaşlarımızda sınırlı nörolojik ve ruhsal gelişmelerimiz deneniyle dünyayı, her şeyin bizim etrafımızdan dönmesinden başka türlü algılayamayız. Bu nedenle bir çocuk anne ve babası tartıştığında kendini suçlu hisseder. Bazı insanlar belirli önkoşullar nedeniyle psikotik bozukluklara daha çabuk yakalanır, bazıları ise ancak aşırı ruhsal ve fiziksel zorlanmalardan sonra yakalanır. Kadınlar erkeklere oranla daha seyrek hastalanır.

İlk belirtiler nelerdir?

bildAkut bir psikozda ortaya çıkan çok sayıda semptom daha zayıf bir biçimde daha önce görülebilir ve bunlar önemli erken uyarı belirtileridir. Ancak bir psikozun ilk belirtisi çok zor teşhis edilir. Ancak birçok insan olağan dışı bir davranışın psikozun ortaya çıkmasından çok önce başladığını tespit etmektedir. Bu ilk belirtiler genellikle gencin (ergenin) uyuşturucu kullanımına veya tembelliğine, kibirli oluşuna veya eksik kooperasyonuna yorulur. Aşağıda bir psikozun tipik erken semptomlarının listesi bulunmaktadır:

Bir psikozun olası erken belirtileri

Huyun değişmesi

Huzursuzluk, sinirlilik, aşırı duyarlılık
Yükselen duygululuk, aşırı hassasiyet, rahatsız edilebilirlik
Uyku bozuklukları (aşırı uyku veya uykudan kaçınma)
İştahsızlık
Kendini bırakma, tuhaf giyinme
Ani ilgi, insiyatif, enerji kaybı

Duyguların değişmesi

Depresyon, sığlaşmış duygular veya ruh hali dalgalanmaları
Korkular – özellikle zarar görme/tehdit edilme korkusu

Verimliliğin değişmesi

Düşük dayanıklılık, özellikle stres altında
Konsantrasyon bozuklukları, aşırı dikkatsizlik
Performans düşmesi

Sosyal alanda değişiklik

Güvensizlik
Sosyal geri çekilme, izolasyon
İlişkilerde sorunlar, ilişkilerin kesilmesi

İlgilerin değişmesi

Aniden ortaya çıkan olağan dışı ilgiler, örneğin dini veya doğaüstü nesnelere, büyüye ve benzerlerine ilgi.

Algı ve idrakin değişmesi

Olağan dışı algılamalar, örneğin gürültü ve renklerin yoğunlaşması veya değişmesi; kendisinin veya çevresinin değiştiği duygusuna kapılmak; Başka insanların algılamadığı nesneleri görme, tatma veya koklama duygusu.

Kendine özgü tasavvurlar, olağan dışı idrakler, örneğin kendiyle ilgili (başkalarının yaşantılarının, davranışlarının veya sözlerinin kendine mal edilmesi); İzlenme duygusu, etkilenme algılaması (başkalarının kendisinin düşüncelerine müdahale ettiği, kendisini kontrol ettiği duygusu).
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Hangi semptomlar vardır?

Bir psikozun merkezi semptomu kabaca dört kategoriye ayrılır:
1. Pozitif semptomlar, 2. Negatif semptomlar, 3. Bilişsel semptomlar (düşünce bozuklukları) ve 4. Ben (ego) bozuklukları. Aşağıda hastaların algıladıkları tipik semptomların listesi bulunmaktadır.

Semptomlar: Hastanın algıladığı semptomlar

Pozitif semptomlar:

Halüsinasyonlar

Semptom açıklaması: Gerçekte olmayan şeyleri duymak, görmek, hissetmek, tatmak veya koklamak.

Onları nasıl hissedersiniz

En sık görülen halüsinasyonlar sesler işitmedir.
Bazı kişiler bu sesleri öncelikle ilk günlerde korkutucu veya ürkütücü olarak değil hoş ve sevimli bulurlar.
Bazıları ise korkutucu, olumsuz şeyler ifade eden veya emir veren sesler işitirler.
Kuruntular

Semptom açıklaması: Olamayacak şeylerin mutlak olarak var olduklarına kanaat getirmek.

Onları nasıl hissedersiniz

Başka insanların komplo kurarak size zarar vereceklerini veya sizi izleyeceklerini tasavvur edersiniz
Televizyon cihazı üzerinden izlendiğiniz kanısına varırsınız
Ünlü birisi olduğunuzu tasavvur edersiniz
Televizyon cihazının veya radyonun bir sinyal veya mesaj ilettiğini kanısına varırsınız
Özel veya zorlayıcı dini tasavvurlarınız olur
Negatif semptomlar

Motivasyon (dürtü) eksikliği

Onları nasıl hissedersiniz

Yaşamın bütün yönlerine olan ilginizi kaybedersiniz.
Enerji yok olur ve en basit işlerin yapılması bile zor gelmeye başlar, örneğin sabahları kalkma veya ev veya konutun düzeltilip temizlenmesi.
Sosyal geri çekilme

Onları nasıl hissedersiniz

Dostlarınıza olan ilginizi kaybedersiniz ve hep yalnız kalmak istersiniz; bu esnada sık sık yoğun izolasyon duygusu algılarsınız.
Konsantrasyon eksikliği

Bir kitap okumakta, bir şeyi hatırlamada veya yeni bir şeyin farkına varmada çok zorlanırsınız.
Bilişsel semptomlar

Düşünce bozuklukları

Onları nasıl hissedersiniz

Şaşkınlık ve konsantrasyon kaybına yol açan dağınık düşüncelere sahip olursunuz
Konuşma ve düşünce zayıflaması

Onları nasıl hissedersiniz

Konuşmaya başlarsınız ama konuşma esnasında ne söylemek istediğinizi unutursunuz.
Bir şey üzerinde iyice düşünmek size çok zor gelir ve sizi yorar.
Ben (ego) bozukluğu

Benlik yitimi/ Gerçeklik yitimi

Onları nasıl hissedersiniz

Kişiler, nesneler ve çevreniz size gerçek dışı, yabancı ve değişik görünür; özellikle kendiniz.
Düşünce alınması, dağılması ve verilmesi

Onları nasıl hissedersiniz

Düşüncelerinizi dışarıdan etkileniyor, veriliyor, kontrol ediliyor ve dayatılıyor gibi hissedersiniz; başkalarının sizin ne düşündüğünüzü bildiğini veya düşüncelerinizin başkaları tarafından "çekilip alınabileceğini" hissedersiniz

Semptomlar: Semptomlar hasta yakınlarına nasıl görünür


Harici (dışarıdan) etki sonuçları

Semptom açıklaması: Hastalar sık sık duygularının, düşüncelerinin ve davranışlarının başkaları tarafından kontrol ve kumanda edildiği hissine kapıldıklarını bildirirler.
Hastaların öznel (subjektif) anlatımları
„Başkaları benim düşüncelerimi okuyabiliyorlar.“
„Düşündüğüm şey benim düşüncem değil, dışarıdan kumanda edilip yönlendiriliyor“
„Bazen istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalıyorum.“
„Davranışlarım başka kişiler/güçler tarafından etkileniyor.“
Semptomlar hasta yakınlarına nasıl görünür
Hastalarda ortaya çıkan değişiklikler önce anlaşılamaz ve tuhaf görünür. Hasta yakını olarak önceleri hastaya neler olduğunu bilemezsiniz. Ancak açık seçik bir değişiklik fark edersiniz.
Hasta yakınlarının öznel (subjektif) anlatımları
„O kadar garip davranıyor ki, artık onu tanıyamıyoruz.“
„Artık hiçbir şey söylemiyor.“
„Bazen bize sanki ona bir şey yapmışız gibi bakıyor.“
Olağan dışı idrakler

Semptom açıklaması: Hastalar sık sık korkutucu, küçültücü veya olağan dışı deneyimlerden söz ederler. Genellikle de bu deneyimlerinde ses ve gürültü duyduklarını, ender olarak da bazı şeyleri gördüklerini, kokladıklarını veya tattıklarını söylerler. Bu idrakler (algılamalar) eğer dışarıdaki bir uyarım kaynağından gelmiyorsa, halüsinasyonlar söz konusu demektir. Kimse bir gürültü çıkarmadığı halde gürültü işitilir. Beyaz duvar üstünde bir şeyler görülür.
astaların öznel (subjektif) anlatımları
„Sakin, sessiz bir odada iken de sesler, gürültüler veya konuşmalar duyabiliyorum. Başkaları hiçbir şey duymadıklarını söylüyorlar. Fakat ben duyduğuma eminim.“
„Bazı mekanlarda zehirli gaza benzer kötü kokular oluyor.“
Semptomlar hasta yakınlarına nasıl görünür
Hasta yakınları önceleri halüsinasyonları bu nitelikleriyle algılayamazlar. Örneğin hastanın dalgın veya konsantrasyonsuz olduğunu sanırlar. Bu nedenle sık sık hasta ve hasta yakınları arasında tartışmalar çıkar: Hasta doğal olarak kendi idrakinin "doğru" olduğu kanısındadır. Ancak bunlar sadece onun için gerçektir. Diğer bütün insanlar için yokturlar. Bu nedenle hasta yakınları hastanın neden bahsettiğini ve neden böyle garip davrandığını bilemezler. Bu nedenle sık sık tartışmalar çıkar.
Hasta yakınlarının öznel (subjektif) anlatımları
„Bazen konuşmayı kesiyor ve bir şey duymuş gibi dönüp bakıyor.“
„Odaya sanki bir şey ararmış gibi bakınıyor.“
Olağan dışı olgulara inanma

Semptom açıklaması: Hastalar sık sık olağan dışı veya korkutucu nitelik taşıyan nesne veya olguların varlığından büyük bir kesinlikte söz ederler. Bu gibi kanaat ve inanışlar, gerçeklere dayanmadıkları halde ısrarla ileri sürülüyorsa, kuruntular söz konusu demektir. Hastalar akut durumdan çıktıktan sonra sık sık, bir takım kanılara "ulaştıklarını", ancak bu kanıların gerçeğe dayanıp dayanmadıklarını değerlendiremediklerini anlatırlar.
Hastaların öznel (subjektif) anlatımları
„Adaletsiz bir takibin (izlenmenin) kurbanıyım. Bana kötülük etmek isteyen ve beni rahat bırakmayan insanların olduğunu biliyorum.“
„Beni diğer insanlardan ayıran olağan üstü özelliklere sahibim.“
„Ben bu gezegen üstündeki bütün insanların mutluluğundan sorumluyum.“
„Özel güçler veya kişilerle temas halindeyim.“
Semptomlar hasta yakınlarına nasıl görünür
Hastanın kuruntu, takıntı veya sayıklamaları hasta yakınları için büyük bir sorundur. Hastanın bu kanaatlerini anlayamazlar, kendilerini incinmiş, yanlış anlaşılmış ve bazen de tehdit altında hissederler.
Hasta yakınlarının öznel (subjektif) anlatımları
„Bizi sık sık itham ediyor kendisini rahat bırakmamızı istiyor.“
„Bazen öyle saldırgan oluyor ki, gerçekten korkuyoruz.“
„Sık sık dalgın oluyor, hemen arkasından kibirleniyor ve alışılmadık şeyler yapıyor.“
„Sık sık kendisinin özel bir insan olduğuna inanıyor.“
„Onu artık anlayamıyoruz.“
Düşünce sürecindeki değişiklikler

Semptom açıklaması: Düşünce türü ve yöntemi hastalığın akut fazına bağlı olarak değişebilir. Hastalar çoğu zaman düşünce ilerleyişlerindeki kesintiden ve konsantrasyon güçlüklerinden söz ederler.
Hastaların öznel (subjektif) anlatımları
„Bazen bir düşünceyi sonuna kadar götüremiyorum.“
„Bazen bir konudan diğerine atlıyorum.“
„Bazen uzun süre konsantre olamıyorum.“
„Aynı anda kafamda birçok düşünce oluyor.“
Semptomlar hasta yakınlarına nasıl görünür
Günlük yaşamda bu değişikliklerin fark edilmemesi mümkün değildir.
Hasta yakınlarının öznel (subjektif) anlatımları
„Onunla uzun süre aynı konuda konuşmak mümkün olmuyor.“
„Artık doğru dürüst dinlemiyor.“
„Kafası hep başka yerlerde.“
„Düşünceleri karma karışık.“
„İşlerini artık yapamıyor, işini kesintiye uğratıyor ve sonunu getiremiyor.“
Motivasyonun (dürtünün) değişmesi

Semptom açıklaması: Hastalar sık sık planlı günlük yaşamdaki işlere başlamakta ve bunları yerine getirmekte zorluk çekerler. Bu durum öyle bir hal alabilir ki, bütün günü yatakta geçirebilirler ve tekrar aktif hale gelmek için içlerinde hiçbir istek uyanmaz.
Hastaların öznel (subjektif) anlatımları
„Sabahları yataktan kalkmak bana çok zor geliyor. Genellikle yatıp kalıyorum.“
„İşlerimden bazılarının yapamıyorum.“
„Bazen yıkanmak için hiç isteğim olmuyor.“
„Başkalarıyla ilişki kurma isteğimi kaybettim.“
Semptomlar hasta yakınlarına nasıl görünür
Bu değişiklikler hasta yakınlarına büyük külfet yükler. Hastalanmış bulunan aile bireyi ailenin yaşam uğraşında üstüne düşen görevi ihmal eder, bazen bakımsız görünür, düzenli işlerini yerine getirmez ve "amaçsız bir biçimde dolaşır durur".
Hasta yakınlarının öznel (subjektif) anlatımları
„İşi umurunda bile değil.“
„Odası karma karışık, ev işlerine hiç yardımcı olmuyor.“
„Toplum içinde onunla birlikte görünmek insanı utandırıyor.“
„Hep odasına kapanıyor.“
Duyguların değişmesi

Semptom açıklaması:Hastaların psikotik epizota bağlı olarak genellikle duyguları değişir. Şimdiye kadar tanımadıkları duygular sık sık ortaya çıkmaya başlar. Diğer duyguları birer birer yok olur. Bazen duygusal durumları yaşanan duruma uymaz. Sık sık intiharı düşünürler.
Hastaların öznel (subjektif) anlatımları
„Sık sık kaygıya kapılıyorum, ama sık sık da saldırgan oluyorum.“
„Bazen hiçbir şey hissetmiyorum.“
„Duygularım bazen içinde bulunduğun durumdan çok farklı oluyor.“
„Eskiden olduğundan çok daha sık sıkıntılı oluyorum.“
„Sık sık öfkeleniyorum.“
„Zaman zaman kendimi öldürmeyi düşünüyorum.“
Semptomlar hasta yakınlarına nasıl görünür
Hasta yakınları bu aile bireylerini artık tanıyamadıklarını düşünürler. Hastanın kişiliği onlara değişmiş gibi görünür.
Hasta yakınlarının öznel (subjektif) anlatımları
„Kendine artık güvenmiyor.“
„Bir otomat gibi ama bazen stop ediyor.“
„Üzüntülü olduğunda bazen tuhaf tuhaf gülüyor.“
„Her şeyi siyah görüyor.“
„Onun can sıkıntısı çok sıkıntı veriyor; gittikçe daha sık intihardan bahsediyor.“



Ayrıca psikoza eşlik eden şu semptomlar ortaya çıkabilir:

1. Agresiflik (saldırganlık), kızgınlık, düşmanlık, içsel huzursuzluk, gerginlik, psiko motorik huzursuzluk. Bu semptomlar izlenme düşüncelerinde, çevrenin tehdit oluşturduğu sanılarında, dışarıdan kontrol ve etkilenme duygularında ortaya çıkarlar. Ayrıca bu davranışlar hakaret ve tehdit eden seslere karşı tepki olarak da ortaya çıkabilirler.

2. Kendini ve başkalarını tehlikeye sokan davranışlar. Psikotik bozukluğu olan hastaların kendilerini tehlikeye sokan davranışları örneğin kavga çıkarma veya kendi kendilerini yaralama, örneğin kollarını kesme eğilimleri şeklinde ortaya çıkabilir.​


grafik_plusminussymptome.gif
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Nedenler ve arka planda yatanlar nelerdir?

Psikozların ortaya çıkmasına ilişkin çok sayıda teori ve hipotez formüle edilmiştir. Ancak ne biyolojik ne de psiko sosyal araştırmalar bugüne kadar gerçek ve bütün insanlar için geçerli nedenleri bulabilmiştir. Bu nedenle bugün "çok faktörlü" nedenlerden yola çıkılarak, bir hastada çeşitli faktörlerin (biyolojik ve psiko sosyal) bir arada etkide bulunduğu kabul edilmektedir.

Günümüzde psikozların ortaya çıkmasına yönelik en iyi model "Dispozisyon-Stres-Modeli" olarak anılmaktadır. Bu model; insanların, bazı kalıtsal özellikleri ve diğer risk faktörleri nedeniyle ergenlik çağı, okul bitirme, aşık olma, boşanma, aşırı çalışma, tatil, taşınma, evlenme, yakın birinin kaybı veya ölümü, gebelik ve benzeri stresli durumlarda psikoza karşı duyarlı olduklarını söylemektedir. İnce duygulu ve yaratıcı insanların sıklıkla psikoza yakalandıkları görülmektedir.

Psikozların biyolojik nedeni olarak nörotransmitterlerin (iletişim maddeleri) metabolizma bozukluğu ileri sürülmektedir. İletişim maddeleri (nörotransmitterler) sinir hücreleri arasındaki bilgi akışından sorumludur. Psikozlarda, diğerlerinin yanında dopamin, serotonin, glutamat'ın temel rolü oynadığı kabul edilmektedir.

Tek tek hastalar için bu faktörler az veya çok önemli olabilir. Bu nedenle, psikoz oluşumunun kişisel konteks içinde ve mümkün olduğu kadar bütünsellik içinde kavranması, bütün yönleriyle anlaşılması için önemlidir. Bu, kişiye entegre psikoz terapisinin temelidir.

Nedenler – Dispozisyon-Stres-Modeli

"Dispozisyon-Stres-Modeli" ile (Dispozisyon = Bir hastalığa yakalanma eğilimi/yatkınlığı) stresli yaşam durumlarında psikotik semptomlarla tepki verme yatkınlığı/eğilimi ifade edilmektedir. Bu yatkınlık her insanda vardır, ancak çeşitli dispozisyon faktörü bir araya gelince bu yatkınlık artar. Stresli yaşam durumları örneğin ergenlik, okul bitirme, evlenme, bir yakının kaybetme, hamilelik veya tehlikeli yaşam olaylarıdır. Yaşam sürecindeki bu zorlanmalar yeterli başa çıkma gücü ile değil de dispozisyonla bir araya gelirse, kişideki yatkınlık ölçüsünde psikotik semptomlara neden olabilirler. Bütün bunlara rağmen başka bir takım koruyucu faktörün (örneğin iyi sosyal bağlantı, iyi işlev seviyesi, iyi performans) etkisi ile psikozların patlak vermesi önlenebilir ve bu durumda hastalık kaçınılmaz değildir.

Vulnerabilitäts-Stress-Modell
a) Düşük dispozisyonlu insanlar ancak çok yüksek stres yoğunluğunda hastalanırlar.
b) Yüksek dispozisyonlu insanlar ise düşük stres seviyesinde bile hastalanırlar.
c)Aynı dispozisyonda yüksek verimlilikteki insanlar hastalanmaksızın yüksek stres yoğunluğunun da üstesinden gelebilirler.

Nedenler – Nörotransmitter bozuklukları

Psikozların biyolojik nedeni olarak nörotransmitterlerin (iletişim maddeleri) metabolizma bozukluğu ileri sürülmektedir. İletişim maddeleri (nörotransmitterler) sinir hücreleri arasındaki bilgi akışından sorumludur. Psikozlarda, diğerlerinin yanında dopamin, serotonin, glutamat'ın temel rolü oynadığı kabul edilmektedir. Çeşitli semptomlardan, beynin farklı yerlerindeki dopaminin çeşitli bozuklukları sorumlu tutulmaktadır:

Kuruntu ve halüsinasyon gibi Pozitif semptomlara, beynin dışarıdan gelen uyarıların işlendiği ve duyguların (örneğin korku, heyecan) regüle edildiği (mesolimbik sistem olarak anılır) bölgesindeki dopaminin aşırı aktivitesinin neden olduğu sanılmaktadır.
Neşesizlik/keyifsizlik, enerji eksikliği, konsantrasyon güçlüğü ve sosyal geri çekilme gibi negatif ve bilişsel semptomlara ise beynin bilişsel yeteneklerden ve motivasyondan sorumlu olan bölgesindeki (mesokortikal sistem olarak anılır) dopaminin düşük aktivitesinin neden olduğu sanılmaktadır.
Nedenler – Dispozisyon faktörleri

Psikoz veya şizofreninin oluşmasına ait dispozisyon çeşitli faktörler tarafından desteklenebilir. Bir dispozisyon faktörü genellikle psikozun oluşmasına yeterli değildir. Psikozun oluşması için belirli tür ve yöntemle müştereken etkide bulunan çeşitli dispozisyon ve koruma faktörü gerekmektedir. Şizofreninin oluşumuna ait risk faktörleri örneğin şunlardır:

Tür Dispozisyon faktörleri
Klinik
Kişilik bozukluğu Cluster A
Hastada veya ailesinde şizotipi (örneğin içe dönüklük, ben merkezcilik, diğer insanlarla ilişkide sorunlar)
Ailede şizofreni spekturumuna giren kalıtsal bozukluk
Çocukluk ve ilk gençlikte ruhsal bir hastalık teşhisi
Asperger sendromu
Davranışa ilişkin
Zamanında yürüyememe ve konuşamama gibi erken gelişim bozuklukları,
İlgili davranış gariplikleri de dahil olmak üzere prodromal fazda (= premorbid) gariplikler, nöromotorik disfonksiyonlar, düşük duygusal ifade yeteneği, sosyal yetkinlik noksanlığı, motivasyon düşüklüğü, eğitsel ve fonksiyonel zayıflıklar.
Çevreye ilişkin
Negatif duygusal iklim de dahil olmak üzere psikososyal stres, düşük sosyo ekonomik statü, istikrarsız eğitim ortamı
Annenin hamilelikte kızamık enfeksiyonu dahil hamilelik, doğum ve emzirme zamanı faktörleri, annenin altıncı hamilelik ayında enfeksiyon geçirmesi, annenin hamilelikte kötü beslenmesi, annenin hamilelikte uyuşturucu veya alkol kullanması, erken doğum, doğumda bebeğin oksijen yetersizliği çekmesi, düşük kilolu doğum
15 - 18 yaşlarından önce esrar kullanımı
Anatomik/nöroanatomik
Düşük bedensel anormallikler (sapmalar)
Lateral ventrikel ve bazal sinir boğumu çekirdekleri de dahil olmak üzere beyin yapısındaki sapmalar, limbik sistemdeki değişiklikler, çeşitli beyin bölgelerindeki hacim küçülmesi
Olay öncesinde beynin zedelenmesi veya enfeksiyonu
Kimyasal
Mesokortikalde domamin hipoaktivitesi ve mesolimbik sistemde hiper aktivite
Glutatmat, serotonin vb. dahil olmak üzere diğer tranmitterlerdeki değişiklikler
Çeşitli nörotransmitter reseptörlerinin varlığındaki değişiklikler
Kalıtsal
Kalıtsal bozukluk (pdf'ye bakınız), ancak ilgili genlerin sayısı ve türü hakkında güvenli bilgi yok
Motorik
Yavaş göz hareketlerindeki bozukluk
Tremor (el titremesi) gibi nörolojik bozukluk veya EEG değişiklikleri
Algısal-Bilişsel
Örneğin sürekli uyanıklık gibi çeşitli nöropsikolojik alandaki bozukluklar, basit reaksiyon testinde hazır cevaplık, erken bilgi işleme, görsel mekansal ve sensörik motorik bilgi eksiklikleri, çağrışım zayıflıkları, çok anlamlı uyarılarda eleme zayıflığı
Nöropsikolojik
Düşük IQ
Disleksi (okuma zayıflığı)
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Hangi biçimler (Teşhisler) vardır?

Her psikoz deneyimi birbirinden farklıdır. Herhangi bir psikoz vakasına teşhis etiketi koymak her zaman yararlı değildir. Ancak daha iyi tedavi planlaması yapabilmek için tedavi yapanın çeşitli psikoz türleri arasından bir tefrik yapması gerekir. Bu psikoz tipleri nedenlere, ağırlıkta olan semptomlara ve semptomların süresine bağlıdır. Ancak bu "kategoriler" arasında geçişlerin ve üst üste gelmelerin de olduğu açıktır. Teşhisler konulurken çok ihtiyatlı olunması gerekmesine rağmen, terapistin bu teşhis tiplerinden bazılarını iyi bilmesi gerekir. Ancak bu şekilde hasta teşhis ile kendi deneyimi arasındaki uyumu görebilir.

ICD-10'a göre teşhis* Tanım
Geçici akut psikotik bozukluk
(F23)
Psikotik semptomlar genellikle ani olarak ve büyük bir kişisel strese tepki olarak ortaya çıkarlar, örneğin bir yakının ölümü veya başka bir travma. Semptomlar genellikle çok ağırdır, ancak birçok hastada hızla iyileşme olur.

Şizofrenik biçimli bozukluk
(F23.2)
Şizofrenideki kriterler geçerlidir, ancak davranış değişiklikleri ve semptomlar altı aydan kısa sürer.

Şizofreni
(F20)
Şizofreni, davranış değişikliklerinin ve semptomların altı aydan uzun sürdüğü bir psikotik bozukluğu tanımlar. Semptomlar ve hastalığın süresi kişiye göre çok farklılık gösterir. Eskiden kabul edildiğinin aksine, hastalar mutlu ve dolu yaşarlar ve içlerinden birçoğu tam bir şifaya kavuşur.

Sürekli kuruntu (vehim) bozukluğu
(F22)
Psikozun bu tipindeki ağırlıklı sorun belirgin kuruntusal (vehimsel) semptomatiktir. Diğer semptomlar ender olarak ve yumuşak biçimde ortaya çıkarlar.

Şizoafektif (şizoduygusal) bozukluk
(F25)
Şizofrenideki kriterler geçerlidir, ancak bu tipe, mani ve/veya depresyon gibi ruh hali değişiklikleri eşlik ederler. Bipolar bozukluklarla karşılaştırıldıklarında şizofrenik semptomlar manik ve depresif fazların dışında da görülür.

Ayırt edilemeyen bozukluklar
(F29) Yukarıda anılan teşhislerden hiçbiri klinik tabloya uymaz.
* ICD-10: 10. Ruhsal bozuklukların uluslar arası sınıflandırması yayını. Dünya Sağlık Örgütünün klinik-teşhis yönergesi. Şizofrenik biçimli bozukluklar (F2).
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Teşhis nasıl koyulur?

Psikozun teşhisi hasta, ailesi ve terapist veya hekimin işbirliği ile konulur. Psikotik semptomların varlığı kesinleştikten sonra hekim tarafından mümkün olan en uygun teşhis konulur. Ancak klinik tablonun sık sık değiştiği iyi anlaşılmalıdır; hastaların yaklaşık %40'ına başka teşhislerin konulduğu ilk 12 - 24 ayda dikkatli olunmalıdır. Birçok psikoz deneyimli kişiye hastalıkları süresince değişik teşhisler konulmuştur ve bu da büyük bir güvensizliğe ve tedavi hatalarına yol açabilmektedir. Bu nedenle hastalığın aktif ortamı hakkında bilgi sahibi olduktan sonra teşhisin konulması önemlidir!

Hangi teşhisler/nedenler elimine edilmelidir?

Aşağıdaki tablo en önemli differensiyal teşhislere ilişkin genel görünüşü sunmaktadır.

Delirium: Delirium örneğin ilaç, uyuşturucu, alkol veya diğer bağımlı olunan maddelerin kesilmesinden sonra veya bir beyin zedelenmesinin sonucu olarak ortaya çıkar.

Metabolizma hastalıkları: Örneğin tiroit hastalığı psikoza benzer durumlara neden olabilir, diğer metabolizma hastalıkları da aynı sonucu doğurur.

Maddeye bağlı psikoz: Psikoz psikotrop maddelerin tüketimi sonucu ortaya çıkar, örneğin LSD veya esrar vb.

Dejeneratif hastalıklar: Örneğin katmanlı kireçlenmelerde psikoza benzer durumlar görülebilir.

Entarasabüler nedenler: Örneğin beyin tümörleri psikotik semptomlara yol açabilirler.

Nörolojik hastalıklar: Epilepsi (sara) veya borbus parkinson gibi hastalıklar da psikotik semptomlara neden olabilir. Ansefalit veya menenjit gibi sinir sistemi enfeksiyonları da psikotik semptomlara yol açabilirler.

Enfeksiyonlar: Ansefalit veya menenjit gibi sinir sistemi enfeksiyonları da psikotik semptomlara yol açabilirler.

Kafatası-Beyin travmaları: Kafatası-Beyin travması da psikotik semptomlara neden olabilir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Teşhise karşı nasıl davranmalıyım?

Eğer size bir psikoz veya şizofreni biçiminde bir hastalık teşhisi konacak olursa çok dikkatli olmalısınız. Bu gibi durumlarda ortaya çıkan bu yeni durumla baş edebilmek için bir planlama yapılması büyük önem taşır. Bazı hususlar size yardımcı olabilir:

Güveneceğiniz bir profesyonel yardımcı bulun.

Aile yakınlarınızın veya diğer yakınlarınızın sizin yanınızda olmalarına izin verin, çünkü onlar sizi destekleyebilir ve aydınlatabilir.

Hem kendiniz hem yakınlarınızın önemli dönemeç noktalarına ait bilgileri edinmesini sağlayın. Anlamadığınız bir şey olduğunda tekrar sormaktan çekinmeyin.

Önemli hususları unutmamanız için bütün sorularınızı yazın.

Kendinizin ve ailenizin sakin bir biçimde bütün bilgileri edinebilmesi için bilgi broşürlerini ve internet adreslerini isteyin. Anlamadıklarınızı tekrar sormaktan çekinmeyin.

Size destek olabilecek kendi kendine yardım grubunun olup olmadığını öğrenin.

Yeni duruma adapte olabilmek için kendinize zaman ayırın.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Bir psikozun hangi safhaları vardır?

Psikozlar fazlar halinde seyreder. En önemli hususlar şunlardır:

PRODROMAL FAZ – „Prodromal Faz“ (anlamı: „Prodromal faz“ („öncü faz"), ilk hafif ruhsal değişikliklerin ve/veya negatif semptomların başlangıcından sürekli psikotik semptomların ortaya çıkışına kadar olan fazdır (örneğin halüsinasyonlar veya kuruntu). Ortalama süresi 2 - 5 yıldır.

TEDAVİ EDİLMEYEN PSİKOZ FAZI – olağan psikotik semptomların ortaya çıkışından (halüsinasyonlar veya kuruntular) ilk tedavinin başlangıcına kadar geçen süre. Ortalama süresi 6 - 12 aydır.

AKUT FAZ – Bu fazda hastalık halüsinasyonlar, kurutular ve dağınık düşüncelerle tam olarak ortaya çıkar. Bu faz, hasta olduğunuzu anlamada zorluk çekeceğiniz bir hastalık dönemidir.

UZUN SÜRELİ FAZ – Akut semptomların kaybolmasından ve durumun istikrara kavuşmasından sonra negatif semptomlar farklı uzunluktaki sürelerde devam edebilirler. Bu faz uzun yıllar devam edebilir, bazen de akut duruma geri dönülebilir.


grafik_wp_10.gif
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Eşlik eden ruhsal hastalık ne anlama gelmektedir?

Psikozlu birçok insanda psikozun yanında başka bir ruhsal sorun da bulunur. Örneğin uyuşturucu kullanımı - öncelikle esrar ve alkol -, eşlik eden depresif bozukluk veya eşlik eden kaygı hastalığı - özellikle sosyal fobi (sosyal kaygı ile aynı anlama gelir) veya panik bozukluk. Önemli olan, tedavi edilmeyen ruhsal bir bozukluğun psikozun seyrini kötüleştirebileceğidir. Bu nedenle eğer depresif ruhsal dalgalanma, güçlü kaygı veya bağımlılıktan muzdaripseniz, bunu terapistiniz veya hekiminizle konuşmanız ve müşterek çözüm veya olası tedaviler üzerinde durmanız önemlidir.

Muhtemelen bu ek sorunlar bütünüyle bağımsız da değildirler: Depresif bir sıkıntı hem psikozun sonucu olabilir hem de onun ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Depresyonlar ve obsesif davranışlar korunma mekanizmaları gibi kısa vadede psikotik olmama için yararlı olabilirler, ancak uzan vadede rahatsızlığın seyrini kötüleştirirler. Ve alkol veya uyuşturucu maddeler başlangıçta teskin edici işlev görebilirler (kendi kendine medikasyon), ancak uzun sürede, insanın ciddi bir yaşam bunalımında psikoza girmesini önleyecek kişisel ve sosyal rezervleri bloke ederler.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Psikozlar nasıl seyreder?

Psikozların seyri birçok faktöre bağlıdır ve bunlar henüz yeterli ölçüde araştırılamamıştır. Uzun süreli çoğu etütler şizofrenik biçimli bozuklukları 5 - 20 yıllık sürelerde gözlemlemektedir. Bu süre içinde birkaç önemli bulgu ortaya çıkmaktadır:

Hastaların %10 - %20'sinde psikozlar yaşam bunalımının bir ifadesi olarak bir defaya mahsus olarak ortaya çıkmaktadır ve bunların üstesinden gelinince semptomlar ortadan kalmaktadır. Bunlar bir daha hastalanmamaktadır. Bu gruba giren hastalar diğerlerinden az uyuşturucu kullanımı, daha iyi hastalık idraki, hastalığın ortaya çıkışında daha iyi fonksiyon seviyesi (örneğin bunlar genelde çalışan insanlardır) ile ayrılmaktadır. Bunlar içinde kadınlar çoğunluktadır.

Hastaların yaklaşık %30'unda akut psikotik epizotlar tekrar görülmektedir, ancak epizotlar arasında başka psikotik semptom görülmemektedir. Bu, sürekli hassasiyet/kırılganlık hallerinde yeni yaşam bunalımlarında psikozların görüldüğü anlamına gelmektedir, ancak bu kişiler dikkatli davranıp kendilerini korur ve özgüçlerini aktive ederlerse bu tekerrürden korunabilmektedir.

Hastaların yaklaşık %30'unda akut psikotik epizotlar tekrar görülmektedir, ancak epizotlar arasında başka psikotik semptomlar da görülmektedir. Bu hastalar sürekli bir kısıtlanma halini hesaba katmalıdır ve ailesel ve sosyal rezervlerine dikkat etmeli, kendilerinin ve başkalarının beklentilerini kontrol altında tutmalı ve kendi konseptlerine uyum sağlamalıdırlar.

Hastaların yaklaşık %5 -%10'unda ilk epizottan sonra kalıcı psikotik semptom oluşmaktadır. Bunlardan anlaşılmaktadır ki, hastaların çoğunda kalıcı psikotik durumlar tekrarlayan yeni bir psikotik fazdan sonra oluşmaktadır. Bu nedenle özellikle ikinci ve aynı zamanda daha sonraki psikotik epizotların önlenmesine çalışılmalıdır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İyileşme şansım ne kadardır?

İyileşme şansı, yani psikotik hastalıkların gelecekteki tedavilerinin başarı şansı, son yıllarda terapilerin genişletilmesiyle önemli ölçüde artmıştır. Buna rağmen, önemli bir faktör tedavi seyrini büyük ölçüde etkilemektedir: Terapiye katılmaya hazır olmanız! Bu olmadan her türlü terapi başarısız olur!

Sizin hazır olmanız ve istemeniz yanında psikozun seyri daha birçok faktöre bağlıdır. En önemlileri şunlardır:

Tedaviye ne kadar erken başlanırsa iyileşme şansı da o kadar yüksektir, bir başka deyişle ne kadar uzun süre tedavi görmemişseniz şansınız o kadar azdır!

İlaç ve psiksosyal terapiler eşzamanlı, entegre ve uzun vadeli uygulanırsa iyileşme şansı daha fazladır.

Eğer davranış terapisi veya aile terapisi gibi sosyal terapiler uygulanıyorsa tekerrürler (geri dönüşler) ve hastalık riski azalır, ortaya çıkan sorunlar daha iyi işlenir ve bu sayede iyileşme şansı artar.

İlaçlar güvenilir biçimde alındığı takdirde iyileşme şansı yükselir.

Tekerrürler ilaçların düzenli biçimde alınması ve yaşam stiline uyum sağlanmasıyla önlenirse, iyileşme şansı yükselir.

Eşlik eden madde bağımlığı kesilirse iyileşme şansı yükselir.

Depresyon veya korku gibi eşlik eden ruhsal semptomlar veya hastalıklar tedavi edilirse iyileşme şansı artar.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
En önemli 10 iyileşme faktörü

1. Ailevi ilişki


Ailevi ilişki psikotik tekerrürler için önemli bir öngörüdür. Ailenin aydınlanmış olması ve hastayı duygusal yönden desteklemesi tekerrürleri önler. Bu nedenle hastanın ailesi mümkün olduğu kadar erken terapiye entegre edilmelidir, çünkü aile hastaya önemli bir özgüç ve destek sağlar.

2. Uyuşturucudan ve alkolden kaçınma


Uyuşturucu ve alkol kullanımının sürdürülmesi birçok negatif hastalık sonucuna neden olur, bunlar arasında semptomların devamı, sık tekerrür, tedavinin sık sık kesilmesi sayılabilir. Uyuşturucu kullanımı devam ettiği sürece iyileşme pek mümkün değildir.

3. Erken teşhis

Tedavi görmeyen ve uzun süre devam eden psikotik semptomlar iyileşme şansını azaltır.

4. İlaçlara iyi cevap verme

İlaçla terapiye pozitif tepki, yani seslerin, kuruntuların ve diğer semptomların kaybolması, ilerideki iyileşme için önemli bir öngörüdür. Ancak bazen etkilerle yan etkiler arasında yorucu bir dengeleme çabası gerekebilir.

5. Özerklik (otonomi) için mücadele

İyileşme birçok yolla mümkündür. İstatiksel olarak ilaçla terapi ve psikososyal terapi/yardımları birleştirildiğinde iyileşme şansı artmaktadır. Burada önemli olan doğru dengeyi bulmaktadır. Psikozlarda daima özerklik söz konusu olduğundan, her hasta kendi yolunu bulmalıdır ve kendisi için uygun yardımı almalıdır.

6. Bilişsel yetenekler

Konsantrasyon, dikkat ve hafıza gibi bilişsel yetenekler mesleki ve sosyal yeniden koordinasyon için gereklidir. Bu yetenekler ne kadar iyi ise iyileşme şansı da kadar büyüktür. Bu nedenle hastalara antrenman (alıştırma) yaptırılmalıdır.

7. Sosyal kaynaklar (rezervler)

Sürekli sosyal geri çekilme ve aile veya dostlarla ilişkinin koparılması iyileşme şansını azaltır. Bu nedenle yeteneklerin mümkün olduğu kadar çabuk tekrar kazanılması veya bunlar için alıştırma yapılması gerekir. Aşırı zorlayıcı faaliyetler de iyileşme sürecine iyi gelmez. Bu nedenle anlamlı fakat zorlayıcı olmayan faaliyetlerin bulunması önemlidir. İstikrarlı ikametgah da iyileşme şansını yükseltir.

8. Destekleyici terapi

Terapistler veya terapi timi ile kurulacak pozitif bağlantılar iyileşme şansını artırır. Entegre bir psiko sosyal tedaviye katılma da iyileşme şansını yükseltir.

9. Kişiye özü geçmiş

Hastalığın patlak vermesinden önceki kişisel faktörler de iyileşme sürecine etkide bulunur, örneğin eğitim, sosyal ilişkiler vb. Bütün bu faktörler terapiye olumlu yönde etkide bulunabilir.

10. Kişiye özgü tedavi

Kişiye uygun ve entegre tedavi iyileşmenin önemli önkoşullarından biridir. Psiko sosyal terapilerin ilaçlarla kombinasyonu bir hastanın iyileşme şansını artırır. Tedavi şu nitelikleri taşımalıdır: Esneklik, ilişkilerin sürekliliği, normalleşme, öz kaynaklara yönelme, iyileşmeye konsantrasyon ve yönelme.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Asla bir insan tek başına hasta değildir!

Bu siteyi bulduğum günden beri okuyup duruyorum.. belki bir gün sizlerde kendiniz yada yakınlarınız için daha detaylı olarak okumak istersiniz diye linki paylaşayım;

psikoz-bipolar.com


Sağlıklı günler dileğimle...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst